ultrAslan Admin
Mesaj Sayısı : 191 Location : Bilgisayarın karşısı :) Kayıt tarihi : 13/10/07
| Konu: ASUS P5WDH Deluxe ve Core2 Duo ile Overclock Denemeleri 28/10/2007, 23:29 | |
| Ancak nihayet Intel, Conroe ile gözünden düştüğü 'işi bilen' kesimin gündemine geri döndü. Biz uzun zamandır, Centrino tanıtıldığından beri, 'Pentium M masaüstüne gelince Intel tekrar öne geçebilir' diyorduk ve zaman geçtikçe gelişen Pentium M sonunda bizi haklı çıkardı. Gündemi takip eden donanım severler için Conroe bir mucize ya da sürpriz değil sadece zaman meselesiydi. Sonunda Intel Core 2 Duo adıyla Conroe'ları piyasaya sürdü ve 'eğlence' başladı. Artık herkes Core 2 Duo'ların AMD'nin Athlon 64 ve X2 serisinden performanslı olduğunu öğrendi. Ancak 'vay be' den çok 'nihayet' dedik çoğumuz. Arada Northwood Pentium4'ü saymazsak nerdeyse 5 yıldır Intel'in yüzüne bakmaz olmuştuk ve AMD tekel gibi davranmaya başlamıştı. X2 fiyatları anormal düzeylerdeydi. Ancak Conroe'dan sonra hatta Conroe çıktığı gün fiyat düşüşü geldi. Intel hiçbir zaman basın toplantılarında AMD lafı etmezdi. Zaten pazarda 'Pentium' domine etmeyi sürdürüyordu. Ancak AMD'nin Intel'i geçtiğini bilen bir kitle vardı ve Intel de bunu biliyordu. Her ne kadar AMD'yi 'sallamaz' takılsalar da, teknolojik yenilgiyi hep içlerine atıyorlardı ve AMD ile kendilerini kıyaslamaktan kaçınıyorlardı. Sonuçta Pentium ismi satmaya devam ediyordu. Ama nihayet Conroe çıkınca Intel de 'yoldan çıktı'. Adını bile anmadıkları AMD'ye karşı kendi elleriyle AMD test platformu kurup test editörlerini çağırdılar. İlk Conroe testlerini böyle gördük. Hatırlarsanız aynısını AMD Intel'e yapmıştı meydan okuma adı altında ama Intel katıl-a-mamıştı. Intel resmen bunun intikamını aldı. Ürün çıkmadan bu testler sayesinde işlemci meşhur oldu ve ses getirdi. Son örneği ise Cebti'te yaşadık. Intel iyice açılmıştı. Artık AMD ile kapışmak değil hiç yapmadıkları başka bir şey yapıp overclock şov yaptılar. Standları o kadar gürültülüydü ki gri beyin hücrelerini seven herkesin yapacağını yapıp kaçtık ve sonucu göremedik. Ama önemli olan Intel'in daha önce yapmadığı işler yapması. Bu resmen uzun zamandır sallanan bir kola şişesinin kapağının açılmasına benzedi. Intel uzun zamandır AMD tarafından 'sallanmanın' etkisiyle resmen fışkırdı . Core 2 Duo Intel'in sattığı işlemcilerin küçük bir bölümünü oluşturuyor. Yani her ne kadar Intel performans lideri ünvanını geri aldıysa da, Core 2 Duo henüz yaygın bir işlemci değil. Hala bilmeyen varsa kısaca Conroe'dan bahsedelim. Eğer ne olduğunu biliyorsanız bu kısmı geçebilirsiniz.Core 2 Duo 'Conroe' Core 2 Duo ile Intel öncelikle yıllardır kullandığı Pentium ismini ve netburst mimarisini geride bıraktı. 'Geride bırakıldığına göre yetersiz ya da kötü bir mimari miydi?' diyebilirsiniz. Cevabı, pazarlama açısından iyi; teknik açıdan kötü şeklinde verebiliriz. Kullanıcılar için işlemci zaten Pentium demekti ve çoğu kişi işlemcinin hızına bakıp bilgisayarın performansını ölçüyordu. Yüksek 'MHz' her şeyden önemliydi. O kadar ki, 3GHz ama 256MB bellekli sistemler satılabiliyordu. Intel sonuçta para kazanmak isteyen bir şirket ve elbette müşteri profiline uygun işlemci üretmesi de doğal. Ama o profilin işlemcileri yanlış değerlendirmesi de ortaya sadece saat hızından ibaret bir işlemci çıkmasına sebep oldu. Netburst mimarisinin mümkün kıldığı şey yüksek saat hızıydı. Yüksek adette iş hattı kullanıp, yüksek MHz elde ediyorlardı. Zararı ise yapılan iş miktarının azalmasıydı. Aklınızda canlandırmanız için şu örneği vereyim. Bir otobüs düşünün. O kadar hızlı ki kapasitesini, iş hatlarını, dolduramadan kalkıp gidiyor. Bu durumda çok koltuklu/iş hatlı olması işe yaramıyor çünkü dolduramıyor ve dolayısıyla elde edilen kazanç düşüyor. Buna karşılık hız nedeniyle benzin tüketimi abartı düzeylere çıkıyor ve motor çok ısınıyor. İşte size bir yol hikayesi. Pentium4'ün yolu. Hızı sevenler ise elbette 'vay be ne hızlı otobüs bununla her yere beş dakkada giderim' deyip seviniyorlar. Ama verim önemli diyenler 'vergilerimiz boşa gidiyor bu işe yaramaz otobüslerle' deyip rakip firmanın otobüsüne biniyor. AMD hız yerine verimlilik önemli diyen azınlığın tercihi oldu ve Pentium 4'ün göze hızlı görünen işlemcilerini uzun süre geride bıraktı. Arada Intel'in de güzel atakları oldu. Mesela Hyper-Threading desteği ile otobüsü çift katlı yaptılar ama sonuçta motor tekti ve aynıydı. Bu işlemciler iyi overclock olarak o kesime bir ara Intel'e dönüş yaşattılar. Ben de 2.4C işlemci almıştım. Onun da overclock hikayesi sitede duruyor. İşlemciyi hala saklarım. 3.2GHz yapıyordu Ancak o şekilde AMD ile başa çıkabiliyordu. Intel her türlü sıkıntıya rağmen işlemcide lider olmayı sürdürdü. Zaten bir firma ancak üretim kapasitesi kadar pazar payına sahip olabilir. AMD asla Intel'in yerini alamazdı. Üretim kapasitesi Intel ile boy ölçüşecek durumda değil. Ama server pazarında Opteron ile AMD epey müşteri kazandı. Ki buradan çok ciddi gelir elde ettiler. K8 mimarisinin en iyi değerlendirilebildiği alan da burasıydı zaten. AMD'nin Intel'den önce attığı bir adım da oldu. 64-bit'e geçti ve Intel daha erken deyip bir süre izledi. Aslında Intel haklıydı ve hala 64-bit, ev kullanıcıları için uzak. Vista'nın 64-bit versiyonu gelince belki firmalar özellikle sürücü tarafında daha hızlı davranırlar. Bazı donanımların 64-bit sürücüleri hala yok, ya da sorunlu. 64-bit yazılımlar da sadece ileri derece profesyonel yazılımlar. Ancak 64-bit işletim sistemleri Windows'tan ibaret değil. Server'larda yaygın kullanımı olan Linux türevleri 64-bit destekliyor. Intel'in de 64-bit işlemci çözümleri vardı ama sadece 64-bit'e optimize edilmişlerdi. AMD'nin işlemcisi ise 32-bit olarak da performanslı çalışıyordu. Bu durumda AMD alanlar 64-bit kullanmasalar da bir zararını görmüyorlar ve geleceğe yatırım hanelerine yazıyorlardı. Intel ise 64-bit'e pek vurgu yapmayıp çift çekirdeğe yöneldi. Ve astronomik fiyatlara satılan çift çekirdekli AMD X2'lerin karşısına çok daha ucuz çift çekirdekli işlemcilerle çıktı. Elbette X2'den iyi değildi bunlar. Zaten öyle bir amaçları da yoktu ama çift çekirdek kavramı Intel sayesinde ev kullanıcılarına aşılanmaya başlandı. AMD, X2'leri ev kullanıcılarına pazarlamıyordu ve fiyatlarını da 'bizim işlemcilerimiz Intel çözümlerinden iyi' diyerek düşürmüyorlardı. Intel'in esas başarısı Centrino platformuyla geldi. Bu platform netburst mantığının ve mimarisinin sonu oldu. Intel daha önce AMD'nin baş vurduğu işlemciye hızı yerine numara verme yöntemine kendisi de geçti. Masaüstü işlemcilerde de aynı uygulamayı başlattı. Centrino'lardaki Pentium-M işlemciler ne çift çekirdekliydi ne de 64-bit destekli ama tamamen yeni bir mimariydi. Aslında Pentium3'ün devamı gibi de düşünülebilir. Ve düşük saat hızına rağmen tıpkı AMD'de olduğu gibi yüksek verimde çalışıyordu. Tarihi ileri atarsak Intel sonunda Centrino'da adım adım gelişen Pentium M işlemcisini masaüstüne taşıdı. Core mimarisi de 'efsane' Pentium'un yerini aldı. | |
|